Günümüzde pek çok zanaat dalı, meslek öğrenim sisteminin eksikliği nedeniyle varlığını sürdürmekte zorlanıyor. Usta-çırak ilişkisi, geçmişten gelen güçlü bir öğrenme ve aktarım yöntemi olmasına rağmen, gençlerin bu alanları tercih etmemesi ustaların da çırak bulma konusunda sıkıntı yaşamasına sebep oluyor. Sanayi ve teknolojinin hızla ilerlemesi, geleneksel mesleklerin göz ardı edilmesine ve bu meslekleri icra eden ustaların adeta yok olmasına yol açtı. İşte bu bağlamda, yalnızca birkaç kalfa ve usta ile ayakta kalmaya çalışan zanaat dalının son temsilcisine mercek tutuyoruz.
Usta-çırak ilişkisi, küçük yaşlardan itibaren başlayan ve yıllar süren bir öğrenme sürecidir. Bu ilişkide, usta bilgilerini, tecrübelerini ve becerilerini çıraklarına aktarırken, çıraklar da uygulamalı eğitim alma fırsatını yakalar. Ancak, son yıllarda gençlerin mesleki eğitime olan ilgisi azalmış durumda. Modern eğitim sisteminin gençler üzerindeki etkisi, zanaatleri cazip kılmamış ve bu durum, ustaların işlerini devralacak çırak bulmasında ciddi sorunlar yaratmıştır.
Özellikle, imalat sanayinin yerini alan dijitalleşme, birçok genci bilgisayar mühendisliği, yazılım geliştirme gibi alanlara yönlendirmekte. Halbuki, geleneksel zanaatlerin de büyük bir geçmiş ve kültürel değer taşıdığını unutmamak gerek. Bu durum; demirci, marangoz, terzi gibi mesleklerin de geleceğini tehlikeye atıyor. Ustanın sadece bir iş öğreten değil, aynı zamanda yaşam tecrübesini paylaşan bir mentör konumunda olduğu düşünülürse, çırak bulma konusunda yaşanan sıkıntının büyüklüğü daha iyi anlaşılabilir.
İstanbul'un tarihi semtlerinden birinde, bir marangoz dükkanının kapısından içeri girdiğinizde duvarlarda asılı kalıp ve testere aletleri sizi karşılar. Usta Ahmet, 30 yıldır bu dükkanda marangozluk yapıyor. Gün boyunca onlarla birlikte çalışan yalnızca bir çırak bulunmakta. Usta Ahmet, mesleğin inceliklerini öğretmek için büyük çaba harcıyor ancak gençlerin ilgisinin az olması onu düşündürüyor. İleri yaşına rağmen, mesleğine olan tutkusunu kaybetmeyen Ahmet, "Bir zamanlar dükkanımda 5-6 çırak vardı, şimdi sadece bir tane bulabiliyorum. Bu işin nasıl yürüdüğünü görmek isteyen gençler bulmakta zorlanıyorum” diyor.
Ayrıca, günlük yaşamda kullanılacak pek çok eşyanın seri üretimle yapılması, usta sanatkarların elinden çıkan ürünlere olan talebin azalmasına neden olmuştur. "İnsanlar artık özelleşmiş, el emeği ile üretilmiş ürünlere fazla önem vermiyor. Oysa yaptığımız her ürün, adeta bir sanat eseri" diyen Ahmet, bu bakış açısının değişmesi gerektiğinin altını çiziyor.
Usta Ahmet’in çırak olarak çalıştırdığı genç konuğuna geldiğinde ise daha fazla sorumluluğun kendisine ait olduğunu düşündüğünü ifade ediyor. Bu durum, gerçek bir ustadan alınacak bilgi ve deneyimin, gençlikle buluşmasının ne kadar kıymetli olduğunu gösteriyor. Ahmet, "Çırak bulmak zorlaştı. Ancak ben elimden geleni yapıp bilgimi aktarmaya devam edeceğim, çünkü bu meslek yaşatılmayı hak ediyor," diyerek umudunu koruduğunu belirtiyor.
Bu sorunun sadece Usta Ahmet’in değil, birçok zanaatkarın yaşadığı bir sorun olduğunu vurgulamak önemli. Geleneksel el becerilerine sahip olmanın değerini anlayabilmek, yeni nesil için hayati bir önem taşıyor. Eğitim sisteminin yeniliklere odaklanması kadar, mevcut mesleklerin ve zanaatların da gözden geçirilmesi, hayat geçirilmesi gereken bir süreç. Usta Ahmet gibi kişiler, görmezden gelinmemeli; çünkü onlar toplumun kültürünü ayakta tutan kişilerdir.
Dijitalleşen dünyada, unuttuğumuz zanaatleri yeniden hatırlayarak onları geleceğe taşımak için bir şeyler yapmamız şart. Meslek liselerinde ve atölyelerde zanaat eğitimine daha fazla önem verilmeli, gençlerin bu alanda kendilerini geliştirmeleri teşvik edilmelidir. Aksi takdirde, ustaların son temsilcileri elden kayıp gidecek, zanaatları geliştirmek yerine geriletecektir. Artık bir şeyler yapmanın ve bir şeyi aktarabilmenin tam zamanı.
Sonuç olarak, her bir meslek bir geçmiş ve kültür taşımaktadır. Kendi köklerimize dönüp, ustalarımızın bize sunduğu bilgileri geleceğe aktaracak çıraklar bulmanın yolunu öğrenmek, gençlerimiz için hem bir fırsat hem de tarihi bir sorumluluktur.