Son günlerde sosyal medyanın gündeminde yer alan ve Türkiye'de yaşanan bir durum, ABD'nin Massachusetts eyaletinde yankı buldu. Ülkede bir üniversitede görevli olan profesör, Türkiye’de bir bakımevinde yaşayan genç kız Rümeysa Öztürk için açlık grevi başlattı. Rümeysa’nın durumu ve tedavi süreçlerinin belirsizliği, sadece ailesini değil, uluslararası kamuoyunu da endişeye sevk etti. Profesörün bu çarpıcı eylemi, Rümeysa’nın yaşadığı zorlukların ve insanların dayanışma ruhunun bir simgesi haline geldi.
Rümeysa Öztürk, 15 yaşında bir genç kız ve yaşadığı sağlık sorunları nedeniyle bakıma muhtaç durumda. Ailesi, Rümeysa’nın tedavi süreçlerinin aksamasından dolayı büyük bir kaygı içinde. Uzun yıllardır süren sağlık sorunları, onu yalnızca fiziksel olarak değil psikolojik olarak da etkiledi. Rümeysa’nın tedavi edildiği bakımevi, yetersiz koşullarıyla dikkat çekiyor ve bu da ailenin huzursuzluğunu artırıyor. Aile, Rümeysa’nın ihtiyaç duyduğu tıbbi hizmetlerin ve psikolojik desteklerin sağlanmadığını öne sürerek seslerini duyurmaya çalışıyor.
Durumun farkında olan profesör, Rümeysa’ya destek olmak amacıyla açlık grevi başlatma kararı aldı. Bu eylem, halk arasında önemli bir dayanışma hareketine dönüşürken, Rümeysa’nın durumunun uluslararası arenada daha fazla görünür olmasını sağladı. Profesör, "Rümeysa gibi birçok çocuk, gereken sağlık hizmetlerini almaktan mahrum kalıyor. Bu durumun değişmesi için elimden geleni yapacağım" şeklinde bir açıklama yaptı.
Açlık grevi, kısa süre içinde medya tarafından geniş bir şekilde yer buldu. Yerel gazetelerden uluslararası haber ajanslarına kadar tüm basın, profesörün eylemini ve Rümeysa’nın durumunu gündeme taşıdı. Sosyal medyada #RümeysaÖztürk hashtag’i altında birçok kişi, Rümeysa’ya destek olmayı ve durumu hakkında farkındalık yaratmayı amaçlayan paylaşımlarda bulundu. Özellikle genç aktivistler, Rümeysa’nın yaşadığı sıkıntıların daha fazla insana ulaşması için kampanyalar düzenlemeye başladı.
Bu tür sosyal olayların ardından genellikle kamuoyunun tavrı merak edilir. Yapılan anketlerde, Rümeysa’nın durumu hakkında duyarlılığın arttığı görülüyor. Çoğu insan, Rümeysa’nın yalnız olmadığını ve bu tür durumların değişmesi gerektiğini savunuyor. Bununla birlikte, açlık grevi, yerel ve ulusal yönetimlere de bir basınç mekanizması oluşturdu ve sağlık sistemindeki aksaklıkların acilen gözden geçirilmesi gerektiği yönünde bir talep oluştu.
Profesörün açlık grevine katılan destekçileri her geçen gün artarken, toplumsal dayanışmanın gücü bir kez daha gözler önüne seriliyor. Rümeysa’nın hikayesinin, sadece onu değil, benzer durumdaki diğer bireyleri de kapsayan büyük bir değişim yaratması umuluyor. Bu tür bilim insanlarının ve akademik çevrelerin toplumsal meselelerde aktif rol alması gerektiğine dair bir tartışma da başlamış durumda.
Bunun yanı sıra, Rümeysa’nın ailesi de sürecin hızla ilerlemesi ve gereken tedavi sürecinin sağlanması için tüm imkanlarını seferber ediyor. Rümeysa’nın tedavi edilmesi, sağlığına kavuşması ve hayatına devam etmesi amacıyla birçok aktivist ve dernekle iletişime geçilmiş durumda. Toplumsal dayanışmanın artmasıyla birlikte, Rümeysa’nın yaşadığı durumun çözülmesi yönünde olumlu adımlar atılması hedefleniyor.
Sonuç olarak, Rümeysa Öztürk için başlatılan açlık grevi, sadece bir bireyin hikayesini değil, bu hikaye üzerinden büyüyen toplumsal bir farkındalığı da temsil ediyor. Yakın zamanda yapılacak olan protestolar ve eylemler ile Rümeysa’nın durumu hakkında daha fazla insanın bilgilendirilmesi sağlanacak. Rümeysa ve benzeri durumdaki bireyler için adalet ve tedavi talebi, toplumsal bir hareket olarak dillendirilmeye devam ediyor.