15 Temmuz 2016, Türkiye'nin demokrasi tarihine kara bir leke olarak geçti. O gece, FETÖ'cü bir grup, devletin yönetimini ele geçirmeye çalıştı ve ülke genelinde kanlı olaylar yaşandı. Bu korkunç gece, sadece kayıpları değil, aynı zamanda sayısız insanın hayatını mahveden yaraları da beraberinde getirdi. Gazilerimiz, bu acı mirası sırtlarında taşırken, yaşadıkları travmalar ve mücadeleleri, Türk halkının 'asla unutmayız' dediği birer kahramanlık hikayesi haline geliyor.
O gece yaşananlar, sadece birkaç saat süresince yaşamı altüst etmedi; bazıları için yıllarca sürecek bir savaşın da başlangıcı oldu. Dört yıl boyunca süren tedavi süreci, birçok gazinin fiziksel ve ruhsal sağlığını oldukça kötü etkiledi. Yıllarca peşinden koşacakları bir iyileşme süreci, kimi zaman umutsuzluğa, kimi zaman da yeni hayallere kapı açtı. Kendi bedenlerinde taşıdıkları kurşunlar, onların savaşı nasıl kazandıklarını veya kaybettiklerini hatırlatırken, her biri ayrı bir hikaye anlatıyor. Bu gazilerin bir kısmı, yaşadıkları travmayı aşarak yeniden hayata tutunmayı başardı; bir kısmı ise sosyal hayatta zorluklar yaşamaya devam ediyor.
Bu hain darbe girişimi sonrası yaralı kalan başta eski askerler, polisler ve sivil halk olmak üzere tüm gaziler, toplum için birer ilham kaynağı olmaya devam ediyor. Yaşadıkları zorluklara rağmen, 15 Temmuz gazileri, federasyonlar ve dernekler aracılığıyla yeniden topluma kazandırılmaya çalışılıyor. İyileşme süreçlerinde karşılaşacakları psikolojik sorunlar, yalnızca bu bireyleri değil, onların ailelerini ve sevdiklerini de etkiliyor. İşte tam bu noktada, aile destek programları ve çeşitli rehabilitasyon faaliyetleri devreye giriyor. Birçok gazi, yaşadıkları olumsuzlukları aşmak için destek alırken, üstlenmek istedikleri sosyal sorumluluk projeleri ile gelecek nesillere umut olmayı hedefliyor.
Bu acı miras, aslında bir direnişin ve cesaretin sembolü haline geldi. Yıllar geçse de, 15 Temmuz gazilerinin hikayeleri, yalnızca geride bıraktıkları değil, toplumlar için taşıdıkları önemli dersler ile de anılacak. Onlar, kurşunların açtığı yaraları iyileştirmekle kalmayıp, Türkiye’nin demokrasi ve bağımsızlık mücadelesinin simgeleri olarak hatırlanacak.
Herkesin hatırlaması gereken gerçek su, 15 Temmuz’un sadece bir tarih değil, aynı zamanda bir güçlü direniş öyküsü olduğudur. Gazilerimize ve onların ailelerine duyduğumuz saygı, her geçen gün artmaktadır. Onların yaşam mücadelesi, bir halkın yeniden ayağa kalkışı ve demokrasinin yaşatılması için verilen bir sınavdır. Ve bu sınavı geçirmek için yaşamlarını geride bıraktıkları kurşun yaralarının hikayeleri, Türkiye için birer anı olarak kalacaktır.